Her yetişkin için çocukluk dönemi büyük önem taşır. Hele hele bir de yaş ilerledi mi, hayat bütün zorlukları ve telaşı ile insanın omuzuna yüklendi mi, geride kalan çocukluk yıllarının tatlı coşkusu daha bir aranır olur. Peki ya bu dönemi iyi geçmeyen, çocukluğunu kötü anılarından dolayı hatırlamak bile istemeyen yetişkinler? Onlar da bu yılların izlerini bir ömür boyu taşırlar, ileride kendi çocuklarına da yansıtırlar mı?
Çocuk yetiştirme biçimi genetik değil, örnekleme bir geçiş gösterir. Eğer annesi yoksa çocuğun iki tür reaksiyon görüyoruz: Ya o sevgiyi almamış insanın hınç yapısıyla sert, kırıcı, zaman zaman agresif oluyor. Ya da veriş – alış gibi sanki severek sevgiyi davet ediyor. Anneyi yaşamamış olan çocuk büyüdüğünde sert, acımasız, ters davranışlarla dolu olabilir, kavga bile bir çeşit ilgidir de ondan. Demek ki annesizlik hep o anne ilgisini, anne şefkatini arıyor, davet ediyor.
İnsan kendi anne ve babasının ona davrandığı gibi davranabilir.
Buna tam ters bir davranış da gösterebilir. Bir baba doktor olmak isteyebilir, olamamıştır. Çocuğu doktor olsun diye zorlar. Anne çalışan bir kadın olmak için çok büyük bir istek duymuştur, aile engellemiştir, koşullar engellemiştir. “Ben okuyamadım, benim çocuğum çok iyi okumalı” hatta “Üniversitede profesör olmalı” diyenleri bile biliyorum. Ama tabii ideali çocuğun neye yeteneği ve ilgisi varsa, onu seçmesidir. Anne modelini kesip, biçip çocuğa giydirmek yazık olur.
Çocukluğunda kendisine yeteri kadar sevgi ve ilgi gösterilmemiş bir anne çocuğuna gerekli sevgi ve ilgiyi gösterebilmesi zor. Çünkü bir katılık oluyor. Önce anne çok üzülüyor, sonra da yıpranmamak için sertleşmek gereksinimini duyuyor ve katı bir duvar örüyor. İncinmemek, için o duvarın gerisinden davranmayı seçiyor. Tümüyle bu duvarı aşmak, kırmak zor. Ama bebek öyle bir mucize ki bazen bebeğin yalnızca kendisi, bu duvarı aşabilir.
Bebek eğer istenen bir bebek değildiyse, daha az sevgi ve ilgi gösterilerek büyüyor. Anne eğer serin, soğuk anne tipiyse, sevmemeye de hazırdır. Bu anne tipi de ileride erken bunama dediğimiz şizofreninin kaynağıdır. Annenin çocuğa olan sıcaklığı çok önemli. Bazen bakıyorsunuz; vicdan azabı duyuyorlar. “Ben bu bebeği nasıl istemedim?” diye bebeklerine daha da sıkı sarılıyor, daha da çok bağlanıyorlar.
Sağlıcakla Kalın.