Günümüzde ikinci çocuğa cesaret edemeyenler arasında bir çok arkadaşım da var. Bu cesaretsizliğin en büyük nedenleri ekonomik zorluklar ve ikinci çocuğun hem anne baba tarafından hemde ilk çocuk tarafından yeterince sevilip sevilmeyeceği, bununla birlikte kardeşler arasındaki uyum sorunu olacak mı korkusu yer alıyor. Bu yazımızda ekonomik zorlukları bir kenara bırakalım ve asıl meseleye odaklanalım. İkinci çocukla birlikte ilk çocuklar haksızlığa uğradıklarını, arka plana atıldıklarını, hatta artık sevilmediklerini bile düşünüyorlar. Aslında durum hiç de öyle değil. Sorun sadece zaman sorunu, gereksinimleri karşılama sorunu… Annelerin yüreğinde her çocuğuna yetecek kadar sevgi barınıyor…
Anne olmayan birisi nasıl tarif edebilir böyle bir sevgiyi?
İçgüdü ya da dürtü ne derseniz deyin, çocukların anne kalbindeki yerini yine annelerden başka kim bilebilir! Her birisi ‘can’larıdır, her birisi özenle sakınılmalı, özenle kollanmalıdır. Üzüntüler, sevinçler, umutlar annelerle paylaşılır hep. Onlar hep yanı başındadır çocukların. Onlardır altını temizleyen, sabahlara kadar uykusuz kalan ve onun ilk kelimeleriyle sevince boğulan. Sadece anneler değil, tüm aile adeta pervanedir. İyi uyudu mu? Yemeğini yedi mi? Mutlu mu? Bunlar hepsi merak konusudur.
Bunların hepsini göz önünde bulundurursak, ilk çocuk ailenin en büyük mutluluk ve sevinç kaynağıdır. Peki bu duyguların farkına ilk çocuğunda varan anneyle eve gelen ikinci, üçüncü çocuk arasında bir sevgi paylaşımı sorunu yaşanmıyor mu hiç? Anne açısından asla. Ortaya çıkan sorun, evdeki yeni bireyin gereksinimlerinin öncelik almasından kaynaklanıyor.
İki çocuk arasında sevgi paylaşılır mı?
İkinci çocuğun yolda olduğunu duyan anne – baba yine aynı heyecanı yaşıyor. Bu sefer daha tecrübeli olduklarından uykusuz geceler ve hastalıklar gözlerini artık o kadar korkutmuyor. İkinci çocukla beraber annenin aklında bazı sorular ortaya çıkıyor.
Acaba çocuklarına eşit sevgi verebilecek mi? İkisine aynı zamanı ayırıp, ikisine de aynı ilgi ve şefkati gösterebilecek mi? Ve iki çocuğa bakacak kadar kuvveti ve sabrı var mı? Bu soruların cevabını ise ikinci çocuk dünyaya geldiğinde alıyor.
Ve büyük telaş başlıyor… Küçük emzirilmeyi beklerken, büyük olan koşa koşa geliyor ve ona bir hikaye okunmasını istiyor. Küçük olanın altı değiştirilirken kardeşinin başında durmayı ihmal etmiyor ve ufaklığın anatomik yapısını yakından inceliyor, yorumlarıyla anneyi çıldırtıyor. Büyük çocuğun günlük alışkanlıklarında da değişiklikler yaşanıyor.
Her gün çıkılan yürüyüşler artık ufaklığın uyuduğu zamanlarda yapılıyor. Sokakta, markette, komşuda herkes küçükle ilgileniyor, onu seviyor, onu övüyor… Büyük ihmal ediliyor hep. Bu yaşananlara anne dahi engel olamıyor.
Az ilgi, az sevgi anlamına gelmiyor Tabii ki tek çocuğa ailede çok daha fazla ilgi gösteriliyor. İlk ve tek olduğu için anne – baba tüm duygusal yoğunluğu bu çocuk üstünde yaşıyor. Buna rağmen ikinci çocuk dünyaya geldiğinde, büyük çocuğa karşı azalan ilgiyi hemen olumsuz olarak yorumlamamak gerekiyor.
İkinci çocuk genelde birincisinden daha sorunsuz gelişiyor. Pabucunun dama atıldığını düşünen ilk çocuksa, sonradan; küçük kardeşin artı olduğunu fark ediyor.
İkinci çocukla birlikte kavgalar kaçınılmaz
Kardeşler arasındaki kavgalar günlük hayatın birer parçası haline geliyor. Hatta sürekli didişen kardeşleri barıştırmak anne ve babayı dahi zaman zaman zorluyor. Tüm bunlara rağmen bazen de birbirlerine büyük destek oluyorlar. Biri dizinin üstüne düşüp yaralanmışsa, diğeri hemen gidip annesini çağırıp, yara bandı getirmeyi de ihmal etmiyor. Başkalarına karşı ve okulda hep birbirlerine destek oluyor, bir bakıma kardeş olmaktan gurur duyuyorlar.
İkinci çocukla birlikte kardeşler arasında kıskançlık doğaldır
Yeni doğan bebek eve ilk getirildiğinde, büyük çocuk yeni bireye gösterilen ilgiden dolayı kıskançlık duyabiliyor. Örneğin eskiden ona ayrılan zamanın ikiye bölünmesi hiç hoşuna gitmiyor. Odasını paylaşması söz konusuysa, bencillik duyguları da su yüzüne çıkıyor. Anne – babanın bu gibi durumlarda yapması gereken en önemli şey; bir zaman paylaşımında bulunmak, yani baba hafta sonunda büyük çocukla sinemaya ya da parka giderken, anne de ufaklıkla evde kalabilir. Kardeşler birçok şeyi paylaşmak zorunda kalıyor. Aynı zamanda anne ve babalarını da…
Peki, kendilerini bu gibi durumlarda gerçekten ihmal edilmiş hissediyorlar mı?
Anne baba tabii ki tek çocuğa gösterdiği ilgiyi, iki veya daha fazla çocuğa gösteremez, ama bu daha az sevgi anlamına gelmiyor. Çok çocuk olmanın da birçok avantajı var. Çok çocuklu bir aile ortamında tüm ilgi bir çocuğa yoğunlaşmadığı için çocuk bir bakıma daha serbest oluyor. Tümüyle anne – babaya bağımlı olarak yaşamıyor. Büyük bir kıskançlığa ancak büyük bir kayırma neden oluyor.
Çok çocuklu bir anne ilk çocukta hissettiği acemiliği ve heyecanı diğer çocuklarında hissedemiyor. Bu, diğer çocukların ihmaline mi yol açıyor?
Anne, ikinci çocuk dünyaya geldiğinde kendini iki sevgili arasında kalmış gibi hissediyor. Objektif olarak her çocuğa mutlaka daha az zaman düşüyor. Fakat önemli olan bu kalan zamanın ne kadar verimli ve sevgi dolu geçtiğidir. Anne veya baba tek bir çocuğu alıp onunla zaman geçirmelidir ki, tüm ilgisini ona verebilsin. Ancak aynı süre diğer çocuğa da dengeli bir biçimde ayrılmalıdır.