İçindekiler
Hamilelik sürecinde en yakından izlenmesi gereken sistemlerin başında, böbrekler ve idrar yollarının oluşturduğu üriner sistem geliyor. Uzmanlar, bu organlarda ve sistemlerde oluşacak problemlerin, gerek anne ve gerekse bebeğin sağlığını tehdit edeceğine dikkat çekerek, “Böbrek ve idrar yollarındaki sorunlarınızı hafife almayın” uyarısında bulunuyor.
Hamilelik, kadın organizması ve vücut işlevlerinde geçici olarak birçok değişikliğe yol açan bir durumdur. Değişime uğrayan ve ek problemlerin yaşandığı en önemli sistemlerden birisi de böbrekler ve idrar yollarıdır. Bu organlarda ve sistemde oluşacak sorunlar,
Annenin sağlığı yanında bebeğin de gerek gelişimini gerekse sağlığını etkileyebilmektedir. Bu yüzden hamilelik sırasında en yakından izlenmesi gereken sistemlerin başında, böbrekler ve idrar yollarının oluşturduğu üriner sistem gelmektedir.
Hamilelik sürecinde oluşan yapısal ve işlevsel değişiklikler
Normal hamilelik gelişimi sırasında böbrek boyutları yaklaşık 1 cm büyür. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, böbrek kanlanmasının artışı ile ilgili olduğu sanılmaktadır. Böbreklerden süzülen idrarı mesaneye aktaran ve üreter denilen idrar borularında belirgin genişlemeler meydana gelir ve çapları artar. Bu değişiklik, özellikle hamileliğin son üç ayında daha da belirgin hale gelir. Nedeni de kas yapısından duvarları olan elastik boruların hareketlerinin azalmasıdır. Ayrıca hamilelik sırasında salgılanan hormonlar ve özellikle de progesteron, idrar borusunun kaslarında gevşeme yaparak, genişlemeyi artırır.
Hamilelik ilerledikçe büyüyen rahim, idrar borularına baskı yaparak, hafif bir tıkanıklık ve genişleme yaratabilir. Ayrıca, büyümeye devam eden rahim, mesanenin de pozisyonunda değişikliğe yol açar. Mesane yukarı ve öne doğru yer değiştirir. Mesane içinde kan damarlarında artış meydana gelir. Hamilelik, annenin metabolizmasına aşırı yük getirir. Bu yükün artığı da fazla olacaktır ve artıkları temizleyen ana organlar olan böbreklerin çalışmasında da normalden farklı, hamileliğe özgü değişimler oluşur.
Böbreğin süzme gücünde yüzde 50’ye varan bir artış olur. Artan süzme ile birlikte idrardan atılan protein miktarı da çoğalır. Bu nedenle hamilelerin böbrek fonksiyonlarının ölçümünde dikkatli olmak gerekir.
Hamilelikte üriner enfeksiyonlar
Hamilelik sırasında, üriner sistemin tümünde çok önemli değişiklikler oluşur. Buna bağlı olarak, bazı böbrek ve idrar yolu hastalıklarının, hamilelikte daha sık ortaya çıktığı ileri sürülür. Ancak bu değişiklikler, artan yükü karşılamaya yöneliktir ve bir anormallik olarak değerlendirilmemelidir.
Hamilelikte idrar yolu iltihaplanmalarının (üriner enfeksiyonların) daha çok görüldüğü düşünülürse de bu oran, hamile olmayan kadınlardan fazla değildir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, hamilelerde klinik olarak ortaya çıkacak bir enfeksiyonun normalden farklı olduğunun bilincine varılmasıdır. Hem anne hem de bebek için risk taşıyacağının unutulmaması ve doktor kontrolünün ona göre yapılması önem taşır. Ayda bir yapılacak idrar tetkiki ile idrarda bakterilerin varlığının araştırılması gerekir.
İdrarında bakteri saptanan hamilelerin yaklaşık yüzde 20’sinde, hamileliğin bir döneminde akut ateşli böbrek iltihapları (pyelonefrit) olduğu tespit edilmiştir. Antibiyotiklerle üriner enfeksiyon tedavi edilse bile, hamilelerin yüzde 30’unda, enfeksiyon atağı tekrarlayabilir. Böbrek enfeksiyonları daha çok hamileliğin son üç ayında oluşur. İdrar yollarındaki genişlemenin, idrar akımını yavaşlattığı ve bakterilerin, göllenen idrar içinde daha kolay üreyebildikleri öne sürülmektedir. Çünkü genişleme en çok son aylarda belirginleşir.
Hamilelik sırasında idrar yolu enfeksiyonlarının tedavisinde seçilecek antibiyotik konusunda da dikkatli olmak gerekir. Bazı antibiyotiklerin hem anneye hem de büyüme ve gelişme dönemindeki bebeğe zararı olabilir. Bu nedenle seçim, kadın doğum uzmanları ile birlikte yapılmalı ve uygulama kontrollü olarak gerçekleştirilmelidir. Bazı anne adayları, bebeklerine zararı olacağı korkusuyla her türlü ilaç almayı reddederler.
Ancak doktor kontrolünde, zararsız olduğu bilinen ilaçlar kullanılabilir. Hamilelikte ortaya çıkan üriner enfeksiyonları tedavi etmemek, çok ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu tedaviler, özellikle ateşli böbrek enfeksiyonu varsa hastaneye yatırılarak yapılmalıdır.
Hamilelik ve böbrek yetmezlikleri
Geçmişinde üriner enfeksiyon geçirmiş kadınların hamile kalmalarında bir sakınca yoktur. Günümüzde modern antibiyotik tedavileri ile sorun genellikle kolayca çözümlenebilmektedir. Ancak böbrek fonksiyonlarında bozukluk olan kadınların hamile kalmadan önce, mutlaka detaylı incelemelerinin yapılması ve hamilelik kararının ondan sonra verilmesi gerekir.
İleri böbrek yetmezliklerinde genellikle hamilelik oluşmaz. Ancak hafif dereceli yetmezliklerde hamileliğin nasıl seyrettiği konusunda kesin bilgiler de yoktur. Bu hastalarda çok dikkatli izlemeyle normal bir hamilelik sürdürülmesi ve normal doğum yapabilmesi olasıdır.
Orta dereceli yetmezliklerde erken doğum, hipertansiyon, idrarla aşırı protein kaybı ve böbrek yetmezliğinde ilerleme söz konusu olabilmektedir. Bu hastalarda ölüm tehlikesi bile vardır. Bu nedenle böbrek işlevlerinde aksaklıklar olan kadınların doktor önerilerini dikkate alarak hamileliğe karar vermeleri ve hamileliğin seyri sırasında da yakın gözlem altında bulundurulmaları gerekir.
Üç ayrı risk grubu
Uzmanlar, böbrek yetmezliği olan anne adaylarını üç gruba ayırıp, riskleri şu şekilde sıralıyor: Böbrek fonksiyonları normal veya çok hafif derecede bozuk hastalar: (Plazma kreatinin değeri 1.4 mg’den düşük) Kreatin, böbrek fonksiyon göstergesidir, kanda bakılır. Hamileliklerini rahatlıkla tolere edebilir ve doğum yapabilirler.
Tansiyon ve idrar albümininin yakın takip edilmesi gerekir. En önemli sorun, hipertansiyonun etkilenmesidir. Orta derecede böbrek yetmezliği olan kadınlar: (Kreatin 1.4-2.8 mg arasında) Hamileliği devam ettirme şansları düşüktür. Kontrol edilemeyen tansiyon, düşük ve en önemlisi doğum sonrası böbrek fonksiyonlarının kaybı oluşabilir.
Hamilelik kararı verirken, iyi düşünmek gerekir. Ciddi böbrek yetmezliği olan kadınlar: (Kreatin 2.8’den yüksek) Kadın adet görmeyebilir veya yumurtlama olmayabilir. Hamile kalma şansı pek yoktur. Hamile kalsa bile devamı, doğum imkansız gibidir. Tek böbreği sağlam olan kadınlar ise rahatlıkla doğum yapabilirler. Ancak tek böbreğinde taş varsa veya tansiyonu yüksekse risk vardır.
Hamilelerde idrar anormallikleri
Hamileler bu süreç içinde idrar düzenlerinde çeşitli değişiklikler olduğunu fark ederler. Bazılarında idrar sıklığı artar, gece idrara kalkma başlar, ani sıkışmalar ve hatta hafif dereceli kaçırmalar meydana gelir. Bunlar çoğu zaman zararsız değişikliklerdir ve doğumdan sonra tamamen normale döner. Hamileliğin mesane ve idrar yolları üzerinde oluşturduğu normal değişimler sonucu meydana gelmektedir.
Üriner sistem enfeksiyonu hayati tehdit edebilir
Uzmanlar üriner sistem enfeksiyonun teşhis ve tedavisinin erken yapılması gerektiğini belirterek, “Aksi takdirde tehlikeli, uzayan, tekrarlayan ve hayatı tehdit eden enfeksiyonlara dönüşebilir” diyor. Hamilelik süresince vücutta sodyum birikimi olur. Sodyum, tuzun ana yapısıdır. Vücutta biriken sodyum, beraberinde suyu da tutar. Bunların yansıra, büyüyen rahim ve damarların basısı nedeniyle böbreklerde ve idrar yollarında genişlemeler meydana gelir, idrar akımı yavaşlar.
Böbreğin, vücuttan şekeri atma gücü de arttığı için hamilelikte idrar yolu iltihapları sık görülür. Ciddiye alınmayan veya yeterince tedavi edilmeyen idrar yolu iltihapları ise akut pyelonefrit denilen böbrek iltihaplarına yol açar. Hamilelikte akut pyelonefrit geçirilmesi ise şu riskleri doğurur:
- Prematüre doğum (yüzde 20-50) oranında
- Düşük doğum ağırlıklı çocuk Anne karnında ölümler
- Kansızlık, böbrek yetmezliği, böbrek apsesi ve sepsis gibi anne hayatını tehlikeye sokan durumlar.
Hamilelikte Üriner sistem enfeksiyonları nasıl tedavi edilir?
Hamilelerin özellikle genital temizliklerine önem vermeleri şarttır. Bol su veya sıvı içilmesi çok büyük önem taşır. Böylece mikropların idrar yollarında çoğalması önlenecek ve olanlar da akımla uzaklaştırılacaktır. İlaç tedavisi uygulanmalı, idrar tahlilinde lökosit saptanırsa, kültür alınmalıdır. Kültür sonucuna göre de tedavi yönlendirilmelidir.
Böbrek nakli yaptırmış kadınlar doğum yapabilir mi?
Hastanın nakilden sonra böbrek fonksiyonları, hormonları ve seksüel fonksiyonları hızla normale döner. Bu dönemde hamile kalan hamilelerin yüzde 40’ında, ilk üç ayda kendiliğinden düşük olur. Bu dönemi geçiren hamilelerin yüzde 90’ı başarılı bir doğum gerçekleştirir.
Böbrek nakilli bir hastanın hamile kalabilmesi için…
Nakil olduktan sonra iki yıl beklenmelidir. Anne adayında, herhangi bir sağlık sorunu olmamalıdır. Doğumla ilgili organlarında anatomik bozukluğa rastlanmamalı, tansiyon sorunu yaşamamalı ve idrarında albümin bulunmamalıdır. Böbreğin reddini düşündürecek bir bulgu dikkate alınmalıdır. Böbreğin, idrar toplanan kısımlarında genişleme meydana gelmemelidir. Böbrek fonksiyonları stabil olmalıdır. Böbrek reddini önlemek için alınan ilaçların belli dozların altında alınması gerekir.
Ani gelişen böbrek yetmezliği
Akut böbrek yetmezliği, gelişmemiş ülkelerde hala önemli bir sorundur. Gelişmiş ülkelerde az görülür. Genellikle hamileliklerin ilk ya da son aylarında görülür. Ülkemizde halen istenmeyen hamilelikleri, hastane dışında, düşükle sonuçlandırmak isteyen hamilelerin kullandıkları yöntemler sonucu, kanama veya enfeksiyona bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Sıhhi ortamların dışında yapılan düşüklerin yansıra birçok nedenleri vardır.
Nedenleri
Enfeksiyonlar: Düşükler, bebeğin anne karnında ölümü veya genital bir infeksiyonun vücuda yayılıp, kanı zehirlemesi
Kanamalar: Ektopik hamilelik denilen rahim dışında yerleşimli hamileliklerde kanama, düşükler, ciddi rahim kanamaları, plasentanın erken ayrılması. Bir taraftan dolaşan kanın azalması sonucu böbrek kanlanmasının azalması diğer taraftan da kana karışan zararlı maddeler, böbreklerin çalışmasını engeller.
Tıkanma: Genişlemiş, büyümüş uterus (rahim) ve damarlarının idrar borularını tıkamaları
Hamilelik zehirlenmeleri (Preeklampsi Eklampsi): Preeklampsi, tansiyon yükselmesi, idrarda albümin bulunması ve ödem denilen vücudun su tutarak şişmesi sonucu oluşur. Bunlara kasılmalar, bilinç kaybı eklenirse eklampsi adı verilir. Bu durum çok daha ağır bir tablo oluşturur.
Hamilelikte antibiyotiklere dikkat
Uzmanlar, anne adaylarına tedavide verilen antibiyotiklere dikkat edilmesi gerektiği konusunda uyarıda bulunarak, “Titizlikle seçilmeyen antibiyotikler, bebekte hasara yol açar” diyor. Enfeksiyonlarda ilk yapılması gereken test, idrar analizidir. Lökosit ve bakteri tespit edildikten sonra, vücudun hangi antibiyotiğe hassas olduğunun tespit edilmesi için antibiyogram yapılmalıdır.
Antibiyogram sonucu beklenirken, etkili bir antibiyotiğe başlanır. Sonucuna göre, gerekirse yeni bir antibiyotik tedavisi uygulanır. Ancak anne adayına tedavi için verilen bazı ilaçlar plasenta yoluyla bebeğe geçerek, çeşitli hastalıklara yol açabilir. Bu yüzden anne adaylarına verilecek olan antibiyotiklerin seçimine dikkat edilmelidir.
Anne karnındaki bebekler için risk taşıyan antibiyotikler
Sulfamamid grubu: Plasentadan bebeğe geçerek, özellikle sarılık ihtimali yüksek olan bebeklerde, hastalığın çok fazla artmasına neden olabilir.
Tetrasiklin: Bebeklerin dişlerinde sarılık yapabilir. Hatta karaciğer ve pankreasta bozukluklara yol açabilir.
Kloramfenikol: Kan bozukluklarına, anemiye neden olabiliyor.
Streptomisin ve Gentamisin: Sağırlık yapabiliyor ve böbrek üzerine kötü etkiye neden olabiliyor.
Hamilelikte vücut direncinizi düşürmeyin
Hamilelik sırasında kadın vücudunda, hem fonksiyonel hem de yapısal değişiklikler meydana gelir. Bu değişiklikler sonucu, vücudun direnci düşer. Gereken özen gösterilmediği takdirde, vücutta var olan enfeksiyonlar ön plana çıkar. Bu yüzden böbrek ve idrar yollarında aksaklıklar olan anne adaylarının vücut direncini düşürmemeleri gerekir. Soğuktan ve aşırı efordan korunulmalıdır. Özellikle ayakların üşütülmemesi gerekir.