Aileye yeni bir bireyin katılacağı haberi başta anne adayı olmak üzere herkesi tarifsiz bir sevince boğar. Özellikle gelen konuk ilk ise, bu sevinç bir kat daha artar. Fakat anne adayları bu dönemde bedenlerindeki ve hislerindeki değişimin etkisinde kalarak, zaman zaman fazla hassas davranabilirler…
Gebelik, bir kadın için hayatının en önemli dönemlerinden biridir. Bu dönemde tüm kadınlar fiziksel olduğu kadar, duygusal bir etki içine de girerler. Hormonal değişimlerden kaynaklanan bu duygusal yaklaşımlar, anne adayının normal zamanlarda ilgilenmeyeceği konulara karşı bile daha duyarlı olmasını sağlar. Hamilelikte duygusal gelişim aslında kadının anne olacağı haberini almasıyla başlar. Bu dönemde anne adayının kendisine en çok sorduğu soru “Bu bebek için hazır mıyım?” dır. Gebelik döneminde anne adayı sadece bebeği dünyaya getirmekle ilgili kaygıları taşımaz, aynı zamanda dünyaya getirdiği çocuğunu nasıl yetiştirilmesi gerektiğini, bunun için gerekli enerji ve ekonomik düzeye sahip olup olmadığını da düşünür.
Hamile kadınların çoğu, vücutlarındaki değişimin de etkisiyle normal zamanda belki de hiç üzerinde durulmayacak kadar basit bir konuyu büyütebilir, üzülmeyi gerektirmeyen bir olayda gözyaşı dökebilirler. Bazen izlenen film, dinlenen duygusal bir şarkı ya da partnerinin bir sözü anne adayının gözyaşlarına gömülmesine neden olur. Bu dönemde hamileler, kendilerinde oluşan bu değişikliğin her ne kadar farkında olsalar da, bir türlü kendilerine engel olamazlar.
Hamilelikte fiziksel olarak hissedilen göğüs ve sırt ağrıları, mide bulantıları da anne adayının şikayetleri arasındadır. Giderek vücudunun şekil değiştirdiğini gören hamile kadın, kendini önceleri bu yeni haliyle benimsemekte zorluk çekecek, eski haline hiç dönemeyeceğini düşünerek endişe duyacaktır. Böyle bir zamanda eşlerinin ya da çevrelerindeki insanların kendisini çok çirkin bulduğunu bile düşünecek, yersiz kuruntulara kapılacaktır.
Dolayısıyla hamile kadının arkadaşlarına, ailesine ve en önemlisi eşine önemli görevler düşer. Hamilelik döneminin her safhasında, erkek eşine destek olmalıdır. Bu destek, sadece hamile kadının rahat etmesini sağlamakla kalmayıp, duygusal anlamda da yoğunlaştırılmalıdır. Eşinin ağladığını gören bir erkek, onu eleştirmek yerine duygularını anladığını ve bütün yaşananların normal bir süreç olduğunu eşine hatırlatmalı, onun bu yeni halini anlayışla karşılamalı ve sabırlı olmalıdır.
Hamilelikte Duygusal Değişim İçin Neler yapılabilir?
Öncelikle anne adayının mutlaka kendisini meşgul edecek aktiviteleri olmalıdır. Eğer çalışıyorsa, doktorunun izin verdiği süreye kadar çalışmasını devam ettirebilir. Sosyal aktivitelere katılmak, resim yapmak ya da elişleriyle uğraşmak gibi hobileri olmalıdır.
Özellikle açık havada yürüyüş yapmak hem sinirlere iyi gelecek, hem de yararlı bir spor olacaktır. Doğum anını daha rahat geçirmek için hamilelik kurslarına katılarak bilgi almak ve yapılan fiziksel egzersizlerle doğuma hazırlanmak da anne adayının kendisini daha iyi ve güçlü hissetmesini sağlayacaktır.
Anne adayı bu dönemde hissettiği sıkıntıları ailesine ve kendisinden önce doğum yapmış, bu konuda deneyim sahibi arkadaşlarına açmaktan çekinmemelidir. Daha önce doğum yapmış olan arkadaşlar, bu dönemde iyi bir rehber görevi üstlenirler. Sıkıntıları paylaşmak, dertleşmek ve yaşanan yoğun duyguların normal olduğunu görmek, anne adayını rahatlatır. Ayrıca anne adayı merak ettiği soruların da cevaplarını bu konuşmalar sırasında bulacaktır.
Doğuma yaklaştıkça bu konuyla ilgili kitaplar okumak ve bu çok özel ana hazırlanmak önemlidir. Ayrıca gebe kadın doktoruyla da konuşarak, doğum anında yaşayacaklarının aslında hiç de endişe edilir türden duygular olmadığını anlayabilir.
Sonuç olarak unutulmamalıdır ki aslında doğum ve arkasından gelen annelik, her kadının yaşamak isteyeceği ve bilinçli bir şekilde yaklaşılırsa, büyük mutlulukları beraberinde getiren, kadınlara verilmiş en güzel armağandır.