Kadın ve erkek birbirini arzulayan ve tamamlayan iki cinsiyet. Ancak kimi zaman arzuların yerini cinsel soğukluk da alabiliyor. Bu sorun bazen hepimizin bildiği klasik nedenlerden kaynaklanmaz. Eğer diğer nedenlerini ve çözümlerini öğrenmek istiyorsanız, yazımıza bir göz atın.
Günümüzde yapılan evlilikleri öncelikle duygular belirliyor. Ancak, çiftlerin birlikteliklerini uyum içerisinde sürdürebilmeleri için gerekli olan bir başka önemli unsur da cinsellik. Evliliğin ilk birkaç yılından sonra her şey gibi cinsel yaşamda da krizler yaşanabiliyor. Bu yazımızda hepimizin bildiği nedenleri değil, daha seyrek rastlanan, ancak cinsel yaşamı olumsuz etkileyen diğer sorunları bulacaksınız.
Seks anlayışlarının çatışması
Yapılan araştırmalara göre, eşler arasında özellikle cinsellik konusunda yaşanan fikir ayrılıkları, tatmin edici cinselliğin yaşanmasını zorlaştırıyor. Gerçi, erkek de kadın da beraberliklerinde aynı derecede cinselliği arzuluyor. Fakat buna ulaşmak için oluşturdukları yollar birbirinden ayrılıyor. Erkekler, cinsellik yoluyla yakınlaşmayı, kadınlar ise yakınlaşma yoluyla cinselliğe ulaşmak istiyorlar. Erkekler, öncelikle fiziksel olarak arzulanmayı ve cinsellikte doyuma ulaşmayı bekliyorlar. Ardından şefkatli bir iletişime ve duyguları aktarmaya geçiyorlar.
Kadınlar ise önce duygusal bir yakınlık kurduktan sonra, buna göre bir cinsel beraberliği arzuluyorlar. Bu nedenle erkek ve kadın için ‘özel ilişkinin anlamının biraz farklı olduğunu söylemek mümkün. Kadınlara göre özel ilişki cinsellik için şart, erkekler için de cinsel arzulamanın sonucu özel ilişki 0luşur. Tabii bütün bunları sıraladıktan sonra sonuç belli: İsteksizlik!
Erkek ya da kadın “çocuk” olursa, seks de olmaz
Eşler arasında bir taraf anne veya baba rolünü benimserse, karşı taraf da çocuk rolüyle karşılık verir. Bir ilişkide karşılıklı annelik veya babalık yapmak çok önemlidir. Ancak bu değişken olmalıdır. Yani bazen kadın, bazen de erkek bu rolü üstlenmelidir. Herkes bir gün çocuk gibi zayıf davranmak isteyebilir. Bu nedenle böyle rollerin sabit olması, cinselliği de olumsuz yönde etkiler. Bilinçsizce anne – baba – çocuk ilişkisi yaşanır ve eşler arasındaki cinsellik zorlaşır. Buradan hareket ederek, sürekli anne ya da baba olarak cinsellik yaşanmamalıdır. Yaşanırsa sonuç yine aynıdir: isteksizlik!
Eşler birbirlerine rakip olursa, seks yarıda kalır
Böyle bir durum daha çok iş kadınlarında görülür. Kadın hem güzel hem de akıllı olduğu için erkek ondan kaçar. Çünkü bu kadın erkeği daha çok kendi arzuladığı zamana göre ister. Oysa erkek, cinselliği kendi ereksiyon frekansına göre yönlendirdiğinde daha rahat olur.
Kadınlar iş alanlarında da, genel yaşamlarında da erkeklerin alanlarına kaymaktan çekinmiyorlar. Günümüzde özellikle erkekler yardımcı olmak amacıyla mutfak ve çocuk büyütme işleri de kadınlara destek olabiliyorlar. Eski dönemlerde böyle bir durum görmek çok zordu. Çünkü çiftler birbirlerinin alanlarına karışmazlardı, rolleri net bir şekilde ayrılmıştı. Tabii günümüzde yaşanan bütün bu değişiklikler eşler arasında bir şekilde rekabeti, kıyaslamayı getirdi. Ayrıca hem meslek hem de özel yaşamdaki alanın sınırlı olması da rekabeti yaratıyor. Aslında biraz rekabet yatak ilişkisini heyecanlandırabilir.
Ancak aşırı rekabet etmek ve üstün olmak için yaşanan savaş, karşılıklı güvensizliğe neden olur. Eğer bu yarış cinselliğe de yansırsa, özel beraberlik tehlikeye girer. Böylelikle cinsel bağlılık engellenir, çünkü eşler bunu birbirinin başarısı olarak algılar. Tabii, sonuç; isteksizlik!
Aşırı yorgunluk cinselliği zorlar
İlk çocuk, taşınma, mesleki zorluklar gibi sorunlar yaşayan çiftlerin cinsel yaşamı da bundan olumsuz etkilenir. Bütün bu faktörler zamanla cinsel isteği öldürebilir. İşine kendini tamamen veren bir kişi de cinsel heyecan için gereken enerjiyi bulamaz. Gerçi seks rahatlatıcıdır ve bu şartlar altında da arzulanabilir. Ancak cinsellik mekanik olarak gerçekleşmez. Stresli bir ortamda eşlerin birbirlerini bulmaları daha fazla çaba gerektirir. Aksi halde seks sadece ek bir göreve dönüşebilir. Sonuç: İsteksizlik!
Eşiyle cinsellik istememek
Günümüzde kadınların sürekli olarak cinsel ilişkiye girmemeleri ve isteksiz olabilmeleri aslında bir gelişme olarak görülebilir. Peki bu durumda; eskiden kadınlar cinsellik için daha mı istekli oluyorlardı? Yoksa istemedikleri halde eşlerine boyun mu eğiyorlardı? Veya günümüzde kadınlar kendi ihtiyaçlarına daha mı çok değer veriyor? Aslında bütün bu değişimler, bireysel olarak algılanmalı. Çünkü artık kadınlar da erkeğin isteklerine karşı koyabiliyorlar. Böyle bir durum aylarca sürdüğünde de, cinsel istek tamamen azalıyor. Aslında bu da patalojik bir olay. Sonuç: Yine isteksizlik!
Eşler olarak cinsel yaşamınızı renklendirin
“Her ilişkinin iniş ve çıkışları vardır. Her zaman sevimli, dikkatli, konuşkan, tartışmaya hazır ve aktif olmamız mümkün değildir. Cinsel ilişki için de aynı şey geçerli. Bazen birlikte olmayı çok isteriz, bazen de sekse dair içimizde hiçbir istek olmaz. Zaman zaman yaşanan isteksizlik hemen bir problem olarak algılanmamalı, böyle dramatize edilmemeli. Ancak sorunun çözümü için her şeyin kendiliğinden yoluna girmesini beklemek de doğru bir davranış değildir.
Cinsel yaşamın sekteye uğramasını kabul etmek de öyle. Cinsel yaşamı monotonluktan kurtarmak, sorunun çözümünde iyi bir yoldur. Bunun için mutlaka jartiyer giyilmesi de gerekmez. Şefkat ve yakınlığı ortaya çıkartacak küçük jestler cinselliği monotonluktan kurtarabilir.”
Sağlıcakla Kalın.