İlkokul birinci sınıfın mini mini elleri çoktan kalem tutmaya başladılar ama henüz okumaya başlamadılar. Çocuğunuza okumayı öğrenmesi için baskı yapmamanız çok önemli. Büyük bir hevestir ilköğretime başlamak. Okulların açıldığı ilk aylar ilköğretim okullarının birinci sınıflarına başlayan öğrenciler için ayrı bir heyecan yüklüdür. Onların sevinçlerine ve heyecanlarına büyük bir sorumluluk da katılmıştır. Şu “okuma” denen güç ve karmaşık engeli aşmak zorundadırlar.
Okuldaki disiplin ve kurallara uyma, uzun ders saatlerine alışma, bir arada sorun çıkarmadan yaşama gibi problemlerin (!) yanında “okuma” problemden de ötedir onlar için. Önce çizgilerle savaşa başlarlar. İncecik parmaklarıyla iki dar çizgi arasında gösterilenleri yazmaya çalışırlar. Daha sonra fişlere geçerler. Bunları önce bakarak yazmayı, sonra ezbere yazmayı, daha sonra kelimeleri, heceleri ve harfleri tanıyıp, okumayı öğrenirler.
Çocuğa Okumayı Öğretmek İçin Her şeyin Sırası Var
İşte bu sıralı düzen bu yaş çocuklarının gelişim düzeyleri göz önünde bulundurularak eğitimciler tarafından hazırlanmıştır. Yine eğitimciler tarafından öğrenciler sabırla öğretilirler. Her çocuğun gelişim yüzü aynıdır. Okul olgunluğundaki gelişim yüzleri çocuğun sosyal, fiziksel, zihinsel ve duygusal açılarındandır. Bunlardan herhangi biri eksikse veya yeteri kadar gelişmemişse çocuğun okuma – yazma öğrenmesi yavaş seyredebilir.
Çocukları bu dönemde olan birçok ebeveyn istemeden de olsa onları bir yarış içine sokarlar. Kendi sabırsızlıklarını çocuklarına yansıtarak onların bir an önce okumalarını ve inci gibi de yazmalarını isterler. Hatta daha da ileri giden, isteklerini baskı haline dönüştüren aileler de vardır. Halbuki çocukları okula zevk ve heyecanla başlarken okuma konusunun bu kadar ciddi ve sevimsiz olabileceğini hiç düşünmemişlerdir. O minik öğrenci için okumak artık daha da karmaşık bir problem olur.
Çocuğa Okumayı Öğretmek İçin Baskı Yapılırsa
Bazı aceleci ebeveynler okula paralel gitmeyip, kendi bildikleri gibi bir yöntemle çocuklarını bir an önce okutmaya çalışırlar. Bu tutum küçük öğrenciyi şaşırtır ve okuma onun için içinden çıkamayacağı bir bilmece haline gelir. Sesli ve sessiz harfleri söylerken doğru sesler çıkaramadığı için hece ve sözcükleri yanlış söyler. O yanlış söyledikçe okuma konusundaki baskılar artarak devam eder. Bütün bu baskılar karşısında gösterdiği çabalar da artık çok fazla işe yaramayan öğrencide giderek okul fobiye varabilecek problemler ve davranış bozuklukları ortaya çıkar.
Sabahları midesi bulanır, başı ağrır, tırnaklarını yemeye, saçlarını koparmaya başlayabilir. Bunlara benzer psikosomatik ya da psikolojik problemler ebeveynlerin okuma konusundaki acelelerinin çocuklar üzerinde yarattığı etkilerinin ancak bir kısmıdır. Çocuğun tüm eğitim yaşamını etkileyecek ve onu okuldan soğutabilecek ciddi sorunlar da bunları takip edebilir. Çocukta okula karşı isteksizlik başlar. Dolayısıyla okul başarısızlığı ve ders çalışmada isteksizlik gibi sonuçlarla karşı karşıya kalınabilir.
Çocuğa Okumayı Öğretmek İçin Nasıl Davranmalı?
Okuma öğreniminde yapılması gereken, eğitimin tüm yüzlerinde olduğu gibi sabırlı olmaktır. Çocuğu sıkmadan, çabalarını destekleyerek, yüreklendirerek, kıyaslamayarak, beklentileri yüksek tutmayarak, hoşgörülü davranarak ve en önemlisi de öğretmeniyle paralel giderek yapılacak destekleyici çalışmaların sonucu daima olumludur. Aceleci ve baskıcı tavır eğitimde hiçbir zaman işe yaramadığı gibi öğretimde de olumlu sonuca götürmez. İşte bu nedenlerle çocuklarımıza davranışlarımızda her zaman sabırlı olduğumuz gibi eğitim ve öğretimlerinde de verim alabilmek için bu tutumları sergilemeliyiz.
Sağlıcakla Kalın.