in

Büyükanne ve Büyükbabaların Çocukların Hayatındaki Önemi

Gönderi paylaş:

Onlar, hayatımızın vazgeçilmez varlıkları ve hayata ait kavramları, duyguları öğrenmeye başladığımız, ilk öğretmenlerimiz. Her şeyimizi onlarla paylaştık ve belki de (umarız) hala paylaşıyoruz. Anne babamızdan kaçmak istediğimizde, ilk sığınağımız onların kucakları değil miydi sanki? Uzmanlar, büyükanne ve büyükbabaların, dede ve ninelerin çocuk için vazgeçilmez olduklarını vurguluyorlar. Konuyla ilgili olarak görüşlerini aldığımız Pedagog Nurten Öncel de bu uzmanlardan biri.

Rekabet, daha bebek doğmadan başlıyor

Bebeğin dünyaya gelişi, en az anne baba kadar heyecanlandırıyor, büyükanne ve babaları. Daha hazırlık aşamasında başlıyor, rekabet. Önce büyük ebeveynler kendi aralarında bir yarışa giriyorlar. Babaannesi bebek arabası almış, o halde anneannesi yatağını almalı gibi. Bu gizli, hatta bazen açık çekişme, bebek doğduktan sonra da devam ediyor.

Anne çalışıyorsa, bu sefer de bebeğin bakımı gündeme geliyor. Bebeğin bakımını, sağlığı ve koşulları en uygun olan ya da istekli olan büyükanne üstleniyor. Bütün bu sessiz ya da sesli yarışın ortasında en zor durumda kalanlar ise bebeğin anne ve babası oluyor. Zaman zaman onlara da yansıyan küçük gerginlikler içinde, büyük bir çabayla ilişkileri dengede tutmaya çalışıyorlar. Çünkü hepsinin ortak duygusu; o minicik varlığa karşı beslenilen büyük sevgi. Fakat anne babanın duyduğu sevginin yanında, bu aile büyüklerinin hissettiği; sevginin de ötesinde bir duygu oluyor.

Dünyada en çok sevdiği varlığa, kendi çocuğuna ait olan bebek, aynı zamanda onun da bir parçasıdır. Ömürlerinin sonbaharında onlara verilmiş bir armağan gibidir, bu küçük varlık. Bu nedenle bebeğin üzerinde sonsuz hakları varmış gibi davranırlar.

Kendi zamanlarından örnekler vererek, bebeğin bakımından eğitimine kadar her şeyine karışırlar. Çünkü, bu onların en doğal hakkı. Kendi çocuklarına yapmak isteyip de yapamadıklarını, özlemlerini bu çocukta giderme çabasında oluyorlar. Kendi olanakları dahilinde, onun tüm isteklerini yerine getirmeye çalışıyorlar. Onların biricik, kıymetli torunlarını kim, nasıl ağlatabilir? Torunlarını, kucaklarını sevgiyle açarak teselli ediyorlar.

Hoşgörü dorukta

Tüm bu anlatılanların aksine, hemen hiçbir şeye karışmayan büyükanne ve büyükbabalar bile gözyaşlarına dayanamayıp sarmalıyorlar, o kıymetli varlığı. Bu davranışlarının iki nedeni bulunuyor: Birincisi, torunlarına karşı duydukları his, ikincisi ise gençliklerinde torunlarının anne veya babasını eğitirken belki de çok az kullandıkları hoşgörü. Yaşlı insanlar çoğu zaman her şeye söylenen, her şeyi eleştiren bir tablo çiziyorlar. Belki bu, gençler ve yetişkinler için de geçerli olabiliyor.

Ama çocuklar için asla

Onlara, biriktirdikleri, saklayıp da harcamaya kıyamadıkları hoşgörüyü ve sabrı sonuna kadar veriyorlar. Bütün bu verdiklerinin karşılığında, minicik kolların onlara sarılması ile yanaklarına kondurulan öpücük yeterli oluyor. Çünkü, sonbaharda açan bir gonca ne kadar inanılmaz ve güzelse, onların yaşamlarında da torunlar aynı yeri tutuyor. Çocukluğunda, büyükanne ve büyükbabasını sevmeyen torun, hemen hemen yok gibidir.

Çünkü onlar, sevginin yanı sıra, para ve güveni de simgeliyorlar. Ve doğal olarak çocuklar sadece onlara şımarıyorlar. Bunu, büyük bir rahatlık ve doğallıkla yapıyorlar. İki tatlı sözle, anne ve babalarına yaptıramadıklarını onlara yaptırabiliyorlar. Bütün bu yaşananlar içinde, unutulmaması gereken ve hepsini zorlayan bir gerçek daha var ki, o da çocuğun eğitimi ve ruh sağlığı.

Artık büyümeye ve bilinçlenmeye başlayan bebek, özellikle 2 yaşından sonra anne babası tarafından yapması yasaklanan birçok davranışın (biblolari elleme, çekmeceleri karıştırma, tabak – çanakla oynama gibi) büyük ebeveynler tarafından hoşgörüyle karşılandığını, hatta desteklendiğini fark ediyor. Bu keşif, onlar arasındaki gönül bağını daha da derinleştiriyor. Bu gizli anlaşmadan sonra anne babaya karşı, sessiz bir savaş başlamıştır, artık. Çocuk, evde yapamadıklarını, onların yanında özgürce yapıyor. Engellendiğinde ise ağlayarak onların yanına koşuyor, onlardan yardım ve destek istiyor ve buna da kolaylıkla kavuşuyor.

Olayları kuşak çatışmasına dönüştürmeyin

3 yaşından itibaren, çocuk dış dünyadan haberdar olmaya başlıyor. Oyuncakçılar da onun fark ettiği eğlenceler arasında. Hoşuna giden hemen her oyuncağa sahip olmak istiyor. Henüz, parayla ve ekonomiyle ilgili hiçbir şeyden haberi olmadığı için de çok zor ikna ediliyor veya hiç ikna olmuyor. İşte bu gibi durumlarda da büyükanne ve babaya sığınıyor. Çünkü onlar anne babasının engellediği hemen her davranışa izin veriyor.

O halde istedikleri o oyuncağı da alabilirler. Çocuğun çok doğal bir şekilde yaptırdığı bu alış verişler, en fazla anne babayı üzüyor ve çaresizliğe sürüklüyor. Çünkü yapmış oldukları her itiraz ve engellemede tepki görüyorlar. Üstelik bu tepki çocuğun yanında gösteriliyor. Çocuğa çok fazla baskı yapıp, onu engelledikleri, çok kuralcı oldukları, çok titiz davrandıkları tarzında suçlamalara maruz kalıyorlar. Çok sık olarak rastladığımız bu tablolarda, anne babalar öncelikle şunu kabul etmelidir ki, büyükanne ve büyükbabaları asla değiştiremiyorlar.

Onları çağa uydurmaya çalışıp, yeni eğitim sistemiyle ilgili bilgilendirmeye çalışmak hiçbir sonuca ulaştıramayacağı gibi, ilişkileri de zedeleyebiliyor. Burada dikkat edilmesi ve üzerinde durulması gereken nokta; çocukla ilişkiyi bozmamak. Çünkü büyüklerin davranışlarından dolayı gerginleşen anne baba, çocuğa olması gerekenden daha sert ve kırıcı davranabiliyor. Çünkü aslında anne babanın amacı; çocuğun eğitimini dengelemeye çalışıp, şımarmasını önlemektir. Fakat çocuk özellikle 3 yaşından sonra artık kime, neyi ne kadar yapacağını öğrenmeye ve uygulamaya başlıyor.

Tabii ki burada önemli olan; anne babasının desteği ve sabrı. Zamanla çocuğun büyükanne ve babasına denediği, yaptırdığı davranışları, anne babasına yapmadığı görülüyor. Bu da, çocuğun, kişisel özelliklerin ve taleplerin farklılığını daha önce anlayıp, davranışlarını kontrol altına almaya çalışmasını hızlandırıyor. Sonuçta, anne babalara önerimiz, büyükleriyle ve çocuklarıyla çatışmaya girmeden, onları ve bu durumu olduğu gibi kabul ederek, evdeki ve dış dünyadaki kuralları sabırla tekrar edip yerleştirmeleri oluyor.

#Beğendiyseniz Yıldız Vermeyi Unutmayın!

Yazar: Annemce

Annemce, kadın ve çocuk sağlığı, hamilelik, bebek sağlığı, tüp bebek konularında bilgili uzman kişilerden oluşmaktadır. Sorularınızı Lütfen Yorum Bölümü veya Soru Cevap Forumundan Bizlere İletebilirsiniz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir