Annelik duygusu anne olmayan kadınların pekte anlam veremediği bir duygu. Aslında bu duygunun çözümü annelik duygusunu oluşturan hormonlarda saklı. Sosyal yaşam, kariyer, arkadaşlar ve aşk, günümüzün genç kadınlarını simgeleyen kelimelerden sadece birkaçı. Ancak bir bebeğin doğumuyla her şey aniden değişebiliyor. Aktif bir yaşamdan tekdüzeliğe, deliksiz bir uykudan gecelerce uykusuz kalmaya kadar.
Genç kadınların özellikle evlenmeden ya da çocuk sahibi olmadan önce özellikle yaramaz bir çocuk gördüklerinde çocuklara karşı olumsuz düşünceleri oluşuyor. Nedeni ise başına gelmeden hiçbir şey hakkında doğru fikir sahibi olunamayacağı.
Kadınlar bebekleri doğduktan sonra ise çocukla ilgili bu olumsuz düşüncelerinin tümü değişiyor. Bebeğinin sadece yaşamını değil, aynı zamanda karakterini ve düşüncelerini de değiştirdiğini fark ediyor.
Anneler, kendilerindeki bu değişime çok şaşırıyorlar: “Boş zamanını çok iyi değerlendiren, sosyal hayatı zengin, kariyerine düşkün bir kadın, nasıl oluyor da bebek doğduktan sonra sıkıcı ve tekdüze bir yaşam sürdürebiliyor?” Yeni doğum yapmış bir anne, 9 ay boyunca özlemle beklediği bebeğini ilk kez kollarına alırken sevinç gözyaşları döküyor. Bu, hepimizin alışık olduğu ve her annenin aynı duyguları yaşaması gerektiğine inandığımız bir durum.
Annelik duygusunu oluşturan hormon
Doğa, hiçbir kadının kalbine, doğumdan hemen sonra çalışan sevgi şalterini yerleştirmiyor. Tıpkı bir tohumun çiçeğe dönüşmesi gibi, anne sevgisinin de gelişmesi gerekiyor. Ve gelişen her bitki gibi, anne sevgisi de besin maddelerine ihtiyaç duyuyor. Evet, yanlış okumadınız, anne sevgisi için de besin maddeleri şart!
Bu maddeler, doğanın annelere damla damla akıttığı iki büyülü araç. Beyinden salgılanan ve aşırı etki yapan “Prolaktin” ve “Oksitosin” adlı iki mucizevi hormondan söz ediyoruz. Bu hormonlar, annenin göğüslerine yaptığı etki sebebiyle aslında bize hiç de yabancı değil. Çünkü prolaktin süt oluşumunu, oksitosin ise süt akımını harekete geçiriyor. İki hormonun daha az bilinen en önemli etkileriyse, anneliğe hazırlanan kadında duygusal değişimlere sebep olmaları.
Yeni anneler, doğumdan sonra bu yakınmayı sık sık duyuyor. Yıllar sonra, ilk kez doğum gününü kutlamayı unuttuğu annesinden, sevgilisiyle yaşadıklarını eskisi gibi keyifle dinlemediğinden yakınan arkadaşından ve sosyal yaşamdan kopup, zamanını bebeğiyle evinde geçirmeyi tercih ettiği için eşinden… Çünkü, onların en yakınındaki dostları bile, artık önceliği bebeğine verdiğini kavrayamıyorlar. Bu duyguyu anlamalarını beklemek doğru değil tabii. Onların kanlarında anne sevgisinin hormonu dolaşmıyor ki!
Yeni anneler, oksitosin hormonu sayesinde bebeklerinin bakımıyla ilgilenirken, kendi gereksinimlerini arka plana atıyorlar. Annelerin yaşamlarındaki yeni kurallar arasında şunlar yer alıyor: Bebek doyurulduktan sonra yemek yenilecek. O, uykuya daldıktan sonra yatağa girilecek. Bakımı yapıldıktan sonra, yıkanılacak ve giyinilecek. Bebeğin bakımı çok daha önemli olduğundan; evin temizlenmesi bir sonraki güne kalıyor, çamaşır yığını ütülenmiyor, doğum günleri unutuluyor ve arkadaşlar aranmıyor.
Eminiz ki, bu örnekler siz annelere çok tanıdık geliyor. Örneğin, gün boyunca yemek yemediğinizi ancak akşam saatlerinde fark etmiyor muydunuz? Artık önemli olan tek bir şey var, o da bebeğiniz!
Günümüzün anneleri bilinçli
Uzmanlar, günümüzün modern annelerinin, bilinçli, öğrenmeye aç ve meraklı olduklarını belirterek “Bebeklerinin her yüz ifadesini, her hareketini hemen yorumluyor ve gerekeni yapıyorlar” diyor. Annelik hormonlarından ikincisi ise prolaktin. Bu hormon sadece annelik duygusunu oluşturmuyor, dikkat ve savunma mekanizmasını da güçlendiriyor.
Çocuklarının yaşamını tehdit edebilecek hiçbir şey, annenin gözünden kolay kolay kaçmıyor. Anne, çocuğu için tehlike oluşturabilecek her şeyi anında fark ediyor. Hatta olası bir tehlikeye karşı uyku sırasında bile tetikte bekliyor.
Bebeğini emziremeyen anneler “Onlar da aynı duyguyu taşıyorlar mı?” sorunuzu duyar gibiyiz. Evet, emzirmeyen annelerin kanlarında da bu iki büyülü hormon dolaşıyor. Gerçi, hormonların gezintisi emzirenlerin kanlarındaki kadar uzun süreli olmasa da anne ile bebek arasındaki o gizemli bağı oluşturabilecek kadar yeterli. Kısa bir süre sonra hormonların etkisi geçiyor ve saf bir annelik güdüsü başlıyor.
Sağlıcakla Kalın.